İçeriğe geç

Ilk füzeyi kim icat etti Türk ?

İlk Füzeyi Kim İcat Etti Türk? Gücün, İdeolojinin ve Vatandaşlığın Siyaset Bilimsel Anatomisi

Bir Siyaset Bilimcinin Merakı: Güç, İcat ve İktidarın Kesişimi

Toplumsal düzenin dinamiklerini anlamaya çalışan bir siyaset bilimci olarak “İlk füzeyi kim icat etti Türk?” sorusu bana yalnızca tarihsel bir merak gibi görünmez. Bu soru, aynı zamanda gücün sembolü olan teknolojinin kime ait olduğu, hangi ideolojiyi beslediği ve vatandaşlık bilincini nasıl şekillendirdiğiyle ilgilidir.

Bir füze, yalnızca bir mühendislik harikası değildir; aynı zamanda bir iktidarın uzantısı, bir kurumsal hafızanın ve ulusal kimliğin somutlaşmış halidir.

Peki, bu “ilk füze” kimin elinden çıkmıştır? Ve bu el, gücü kimin adına kullanmıştır?

Tarihin Sessiz Savaşları: Teknoloji Üzerinden Güç Mücadelesi

Tarih kitapları, genellikle füzelerin modern anlamda II. Dünya Savaşı döneminde Almanya’da geliştirildiğini anlatır. Ancak daha geriye, Osmanlı dönemine, Lagari Hasan Çelebi’ye uzandığımızda farklı bir tablo belirir.

17. yüzyılda, insanlık tarihinde ilk kez, barut gücüyle dikey bir uçuş gerçekleştiren bir Türk mucit vardır.

Bu olay, yalnızca bilimsel bir başarı değil, aynı zamanda bir iktidar sembolüdür: İnsan, doğayı ve gökyüzünü kontrol altına alma arzusunu gösterir.

Fakat bu icadın arkasındaki asıl mesele, bir bireyin yaratıcılığı değil; toplumun güce, keşfe ve sembolik üstünlüğe verdiği anlamdır.

Bir füze icat etmek, bir imparatorluğun “biz de yapabiliriz” iddiasını taşır.

Bu yönüyle, Lagari’nin füzesi bir “savaş aracı” değil, bir “varlık beyanı”dır.

İktidarın Teknolojik Yüzü: Kurumlar ve İdeoloji

Siyaset bilimi perspektifinden bakıldığında, her teknoloji bir kurumsal ürün ve bir ideolojik yansımadır.

Füzeyi icat eden kişi kadar, onu destekleyen, finanse eden ve yönlendiren kurumlar da tarihin görünmeyen aktörleridir.

Osmanlı’da icat edilen bu erken dönem füze denemesi, merkezi otoritenin bilime yaklaşımını, inovasyonun sınırlarını ve toplumsal kontrol mekanizmasını da açığa çıkarır.

Modern çağda, füze teknolojisi yalnızca askeri bir araç değil, aynı zamanda uluslararası meşruiyetin de ölçüsüdür.

Bir ülkenin füze sahibi olması, onun “küresel vatandaşlıkta” ne kadar güçlü bir söz hakkı olduğunu belirler.

Dolayısıyla ilk füzeyi icat eden Türk, sadece bir mucit değil; politik anlamda özneleşen bir figürdür — bir imparatorluğun bilimle kurduğu ilişkinin sembolüdür.

Toplumsal Cinsiyetin Gücü: Erkek Stratejisi, Kadın Katılımı

Füze icadı gibi güç temsilleri, tarih boyunca erkek egemen alanlar olmuştur.

Erkekler, strateji, savaş ve egemenlik kavramlarıyla özdeşleşirken, kadınların toplumsal rolü çoğunlukla barış, iletişim ve dayanışma üzerinden şekillenmiştir.

Ancak çağdaş siyaset bilimi, bu iki perspektifi bir araya getirmeyi önerir. Erkeklerin güç odaklı bakışı, teknolojik ilerlemeyi hızlandırırken, kadınların demokratik katılım odaklı bakışı bu gücün toplumsal faydaya yönelmesini sağlar.

Bir füze icadı, yalnızca yukarıya fırlayan bir cisim değildir; aynı zamanda toplumun “gücü kime emanet edeceğine” dair bir tercihtir.

Eğer güç yalnızca stratejik aklın elindeyse, teknoloji baskı aracına dönüşür.

Ama eğer güce duygusal zekâ, etik sorumluluk ve demokratik denetim eşlik ederse, o zaman teknoloji, toplumsal gelişimin bir motoruna dönüşür.

Vatandaşlık ve Ulusal Hafıza: Kimin Gökyüzüne Çıktığı Önemlidir

Vatandaşlık, yalnızca bir devletin nüfus kayıtlarında yer almak değil; aynı zamanda ulusal gururun bir parçası olmaktır.

“İlk füzeyi Türk icat etti mi?” sorusu, aslında şu derin sorunun kılıfıdır: “Biz, neye sahip çıkıyoruz ve neden?”

Eğer bir toplum, kendi bilim insanlarını yalnızca geçmişin romantik hikâyeleri içinde tutuyorsa, o zaman bugünün inovasyon potansiyelini kaybeder.

Bir vatandaşın görevi, yalnızca devletin otoritesine tabi olmak değil; aynı zamanda bilgi üretimine, eleştiriye ve yeniliğe katılmaktır.

Bu bağlamda Lagari Hasan Çelebi’nin mirası, yalnızca bir roket denemesi değil; bir vatandaşlık bilinci dersi gibidir.

Kendi geleceğini, kendi elleriyle inşa etme cesareti.

Sonuç: Gökyüzüne Bakan Siyaset

İlk füzeyi kim icat etti Türk? sorusu, yalnızca geçmişe dönük bir araştırma değil, aynı zamanda bugüne yönelik bir uyarıdır:

Gücü kim üretir, kim yönlendirir ve kim paylaşır?

Teknoloji, iktidarın yeni dili haline geldiğinde, demokrasiyi kim korur?

Bu sorular, bir füzenin ateşlenmesinden çok daha önemlidir.

Çünkü asıl mesele, gökyüzüne çıkan metalin kim tarafından fırlatıldığı değil; o gücün hangi ideolojiye hizmet ettiğidir.

Bir toplumun en büyük icadı, füze değil; adaletle yönlendirilmiş güçtür.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort bonus veren siteler
Sitemap
prop money